14 Eylül 2010 Salı

yoktu çaresizliği bir şeyin

eskiden gözümüze öyle görünmezdi ayrılıklar. aykırılıklar. sevdiğimizi soğuk havada bekliyor olmanın sıcaklığı. boynumuzda eskilerden kalma atkımız. caddenin üstünde gezinirken yani volta atarken, 10lu yaşlarımızda, zor gelmezdi beklemek.

hüznü beyazdı martıların. hava soğuk, umudumuz sonsuz. başımızda yangın yeri kalabalıklar. sitem etmezdik fakat kızardık. çabuk kızıp çabuk sevinmeyi büyüdükçe terkettik. küçüldükçe kapıldık. duyularımıza ulaşan her ne varsa farkındaydık. gittiler hepsi. terkettiler bizi. denizde uzaklaşan buharlı bir gemi ile gittiler. geri gelmeyecek bir daha. yüklendiler gittiler. nerelere hangi kıyılara varacaklar. kimler karşılayacak, hangi çocuklari sevindirecek yükler. gittiler. yeni oyunlar bulunacak o kıyılarda. ismini bilmediğimiz cocuklar yine bilmediklerimize aşık olacaklar. onlarla aşık atamayacağız artık. voltalar atılacak yine orda. ufkumuz bile bu kadardi işte. kendi hayatımızda ne olduysa onlarda da onun olacağını sandık. sandığımız gibi gelişmedi hiçbirşey. gözlerim eskisi gibi değil, artık ağlayınca yanıyor.bizdeki değişime aynalar bile şaşırır oldu. her ne zaman baksam bana şaşkın şaşkın bakar oldular. evet benim de yolumu kesiyorlar. gemiler gideceği yere ulaşmış diyorlar. gelmeyecekler bir daha. beklemesin diye haber yollamışlar. şaşılacak derecede ilgililer benimle. halbuki ben kimsenin gözyaşını silmemiştim şimdiye dek. kimse silmedi çünkü benimkini. gören olmayınca böyle oluyor.

sensiz olmuyor dedi oyuncak kağnı geçenlerde. ben de ona dedimdi bir ara sensiz olmuyor diye. ondan böyle konuşuyor olmalı. halbuki ben ondan vefasızımdır. öylesine söylemistim oysa. öylesine yazıp yönettiğim gibi.

mehmet elçin
15 Ocak 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder